Kardak Sorunu
  • Üyelik
Çarşamba, 18 Nisan 2018 07:32

EGE DENİZİ'NE İLİŞKİN SORUNLAR Kardak Sorunu

Yazan
Ögeyi Oylayın
(0 oy)

EGE DENİZİ'NE İLİŞKİN SORUNLAR
Kardak Sorunu


25 aralık 1995 tarihinde Figen Akat isimli bir Türk yük gemisinin Kardak kayalıklarında karaya oturmasının ardından yaşananlar, Türkiye ve Yunanistan arasında karasuları sorununu yeniden gündeme taşımış ve ulusal egemenlik alanlarının saptanması  konusunda yeni bir tartışma başlatmıştır.

Figen Akat'ın karaya oturmasının ardından kendi olanaklarıyla kurtulmaya çalışırken yaklaşan Yunanistan'a ait bir muhrip ve üç hücumbotu bölgenin Yunanistan'ın karasuları içerisinde kalmış olduğunu ileri sürmüş ve yardım teklifinde bulunmuştur. Buna karşılık, geminin kaptanı bölgenin Türk karasularına dahil olduğunu belirtmiş ve kurtarma teklifini geri çevirmiştir. Geminin kurtarılması ise Türk sigorta şirketi aracılığı ile gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.

Bu arada, Yunanistan, 26 Aralık 1995 tarihinde Türkiye'ye bir nota vererek söz konusu geminin Yunanistan'ın karasularında bulunduğunu belirterek kurtarma işleminin durdurulmasını istemiştir. Türkiye, aynı gün Yunanistan'a vermiş olduğu bir nota ile iddiaları reddetmiştir. [153] Gemide yürütülen kurtarma çalışmaları sürerken Yunanistan'a ait hücumbotları gemiye yanaşarak kurtarma işlemlerini durdurmuş ve Yunanistan'a ait bir romörkor gemiyi karaya oturduğu yerden çekerek kurtarmaya çalışmıştır. Bu arada kurtarma halatının romörkorün  fırdöndüsüne sıkışması Türk gemisinin bu halatı keserek Türk karasularına girmesi ile sonuçlanmıştır. Gemi daha sonra Güllük limanına çekilmiştir.[154]

Kardak Gerginliğinin Tırmanışı

İki ülke arasında diplomatik görüş alış verişi sürerken egemenlik iddialarının fiili olarak sergilenmesi konunun bir anda iki ülke medyası, kamuoyu ve siyasileri arasında "ulusal dava" olarak algılanmasına yol açmıştır. Bu süreci başlatan ise, Yunanistan'a ait Kalimnos Adası belediye başkanının yanında adanın papazı, aileleri ve Antenna adlı Yunan televizyon kanalı çekim ekibini alarak 26 Ocak 1996 tarihinde Kardak kayalıklarına çıkarak bir şenlik havasında kayalıklara Yunan bayrağını dikmesi olmuştur. Bayrak dikme girişiminin televizyonda yayınlanmasının ardından, ertesi gün Türk medyası konuya ilgi göstermiş ve Hürriyet Gazetesi'nin iki muhabiri helikopter ile Kardak kayalıklarına giderek Yunanlıların dikmiş oldukları bayrağı indirmiş, yerine Türk bayrağını dikmiştir. Bu bayrak mücadelesinin Türk televizyonlarında yayınlanmasının ardından iki ülke arasında kamuoylarının siyasiler üzerindeki baskıları yoğunlaşmış ve diplomatik alanda sürdürülen mücadelenin giderek sertleştiği görülmüştür.

28 Ocak 1996 tarihinde Yunanistan'da hükümet baskılara dayanamayarak Kardak kayalıklarına askeri bir birliği göndererek Türk bayrağını indirtmiş ve ağır silahlarla takviye edilen birlik kayalıklardan büyük olanına konuşlanmıştır. Aynı gün Atina'daki Türk Büyükelçisi Yunanistan Dışişleri Bakanlığı'na çağrılarak kayalıkların Yunanistan'a ait olduğu ve yaklaşanlara ateşle karşılık verileceği uyarısında bulunmuştur.

Bu durum Türkiye'de tepkinin hangi düzeyde ve nasıl gösterileceği tartışmalarını başlatırken siyasilerin ve askeri kadronun üzerinde oydaştığı nokta, Yunan askeri varlığının ve bayrağının kayalıklardan uzaklaştırılması olmuştur. Gösterilecek tepkinin iki ülke arasında silahlı bir çatışmaya dönüşmemesi için duyarlılıkla hareket etmek ve çok yönlü düşünmek gerekmiştir. Sonuçta İnal Batu'nun önerisi [155] dikkate alınarak Kardak kayalıklarından üzerinde Yunan bayrağı dikilmiş olmakla birlikte asker bulunmayan küçük olanına Türk komandolarının çıkmasına karar verilmiş ve bu plan 31 Ocak 1996 tarihinde başarıyla uygulanarak Türk SAT komandoları ikinci kayalığa çıkmışlardır.

Türkiye'nin bu müdahalesi, esasta iki ülkenin soruna ilişkin inisiyatifinin eşitlenmesi anlamını taşımakla birlikte, beraberinde sıcak bir çatışma riskini ve sorumluluğunu da taşımaktadır. Nitekim, kriz sırasında devreye giren ABD, iki ülke arasında yürütmüş olduğu diplomatik arabuluculuk ile sorunun yumuşatılmasını, en azından, statüko öncesi duruma (status que ante) dönülmesini sağlamaya çalışmış ve bu çabaları başarılı olmuştur. 31 Ocak 1996 tarihinde her iki ülke silahlı güçleri aynı anda Kardak kayalıklarından çekilerek statüko öncesi duruma dönülmüştür. [156] Statüko öncesi duruma dönüşü sağlayan girişimlerde Türkiye'nin Kardak Kayalıkları'ndan küçük olanına asker çıkarması ve "Türk askerlerine herhangi bir saldırıda bulunulmadığı takdirde Yunan birliklerine ateş açılmaması talimatı verdiği ve Yunanistan'ın bayraklarını, askerlerini ve deniz ve hava kuvvetlerini kayalıklardan çekmesi durumunda Türkiye'nin de çekileceğini" açıklamış olmasının yanı sıra ABD'nin "ilk kurşunu atanın karşısında ABD'yi bulacağı"nı açıklamış olması da etkili olmuştur.

Kardak Kayalıklarına İlişkin Hukuki Tartışma

Figen Akat'ın Güllük Limanı'na çekilmesi ile tartışmalar yeni boyut kazanmıştır; Yunanistan 10 Ocak 1996 tarihinde Türkiye'ye yeni bir nota daha vermiştir. Bu notada Türkiye'nin iddiaları reddedilmiş, Türkiye ve İtalya arasında 1932 yılında imzalanmış bulunan ikili anlaşmadan dolayı Kardak (İmia) Adasının İtalya'ya ait olduğu, sonradan 1947 Paris Barış Antlaşması'yla Yunanistan'a bırakılan Oniki Adalar zinciri içinde yer aldığı dile getirilmiştir.

29 Ocak 1996 tarihinde Yunanistan'ın bu notasına cevap vererek daha önceki görüşleri tekrarlanmış ve Ege Denizi'nde  statüleri tam olarak saptanmamış tüm ada, adacık ve kayalıkların statülerine ilişkin görüşmelere gidilmesi isteğinde bulunmuştur.

Türkiye 29 Ocak tarihli notasında [157] belirtmiş olduğu görüşlere göre; 4 Ocak 1932 Tarihli Türk - İtalyan Sözleşmesi İkinci Dünya Savaşı öncesi koşullar çerçevesinde müzakere edilmiş ve Kardak Kayalıklarına ilişkin herhangi bir hüküm içermemektedir. Kardak Kayalıklarına ilişkin gönderme 28 Aralık 1932 Protokolü'nde yer almaktadır. Bu protokol ise, geçerlilik kazanabilmesi için gereken  hukuki süreç tamamlanmadığından hukuki geçerliliğe sahip değildir. Diğer yandan; Yunanistan 1947 Paris Barış Antlaşması'na ilişkin görüşmeler sırasında Oniki Adaların Yunanistan'a devredilmesi tartışılırken anılan metinlerin kendisi açısından da geçerli olmasını sağlayacak göndermelerin antlaşmada yer almasını önermiş fakat bu öneri kabul edilmemiştir. Dolayısıyla, 1947 Paris Barış Antlaşması'nda Kardak Kayalıkları'nın statüsüne ilişkin herhangi bir hüküm yer almamaktadır. Kardak Kayalıkları'nın Oniki Adalar'ı Yunanistan'a devreden Paris Barış Antlaşması'nın 14/1. Maddesinde "bitişik adacık" (adjacent islets) olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir. Kardak Kayalıkları en yakın Yunan adasından 5.5 deniz mili uzaklıktadır. Bu bakımdan ne "bitişik" ne de "adacık" olarak kabul edilebilir. Oysa söz konusu kayalıklar Türk topraklarına 3.8 deniz mili uzaklıktadır ve Türkiye'ye aittir.

Türkiye'nin görüşüne göre, Yunanistan, Lozan Barış Antlaşması ve Paris Barış Antlaşması ile devredilen adalar üzerindeki egemenlik sınırlarını genişletme çabası içerisindedir. Bütün bunların ışığında, Ege Denizi'nde küçük adalar, adacıklar ve kayalıkların mülkiyetine ilişkin bir anlaşma henüz yapılmamıştır. Bu nedenle, Yunanistan'ın Ege Denizi'nde küçük adalar, adacıklar, kayalıkları yerleşime açma çabaları hukuki açıdan herhangi bir sonuç doğurmaktan ve hak kazandırmaktan uzaktır. Türk Hükümeti Ege Denizi'nde küçük ada, adacık ve kayalıkların mülkiyetini kararlaştıracak müzakerelere girişilmesine hazırdır; Bu müzakerelerden sonra karasularının sınırlandırılması sorunu da tartışılabilir ve karara bağlanabilir. Bu bağlamda, Türk Hükümeti aynı zamanda taraflara bölgede mevcut durumu kötüleştirecek tek taraflı girişimlerden uzak durulmasını önermekte, Kardak Kayalıkları'nda konuşlandırılmış bulunan Yunan askeri varlığının sona erdirilmesini ve tüm egemenlik işaretlerinin gecikilmeksizin kaldırılmasını istemektedir.

16 Şubat 1996 tarihli notasında [158] Yunanistan, 1932 Türk - İtalyan Anlaşması'nın 'İkinci Dünya Savaşı öncesi siyasi koşullar çerçevesinde görüşülmüş olduğu' iddiasının herhangi bir yasal önemi olmadığını belirterek; 28 Aralık 1932 tarihli Türk - İtalyan Anlaşması'yla ilgili yasal prosedürün  tamamlanmadığı ve bu nedenle Milletler Cemiyeti'nde tescil ettirilmediğine ilişkin iddiaya ilişkin olarak, 4 Ocak 1932 tarihinde karşılıklı olarak verilen mektuplarda kararlaştırılmış bulunan 28 Aralık 1932 tarihli Anlaşma, her iki tarafça Milletler Cemiyeti Sekreterliği'ne tescil ettirilmiş bulunan 4 Ocak 1932 tarihli Anlaşma'yı tamamlayıcı bir niteliktedir görüşüne yer ver vermiştir. Yunanistan'ın görüşüne göre, metnin kendisi ve mektup değişimlerinde açıkça belirtildiği gibi, 28 Aralık 1932 tarihli Anlaşma, üzerinde egemenliğe ilişkin herhangi bir tartışmanın bulunmadığı bir bölgede deniz sınırına ilişkindir dolayısıyla, taraflarca ayrıca onaylanmasına gerek yoktur.  Ayrıca, 28 Aralık 1932 tarihli Anlaşma'nın metninin tam bir uluslararası anlaşma metni olarak kabul edildiği metnin imzasından başlayarak taraflarca hemen yürürlüğe konulmuş olmasından da açıkça anlaşılmaktadır. Aynı nedenlerden dolayı, bu olayda Milletler Cemiyeti'nde tescil yapılmasına gerek duyulmamıştır. Bütün bunlar reddedilemez gerçeklerdir ve Yunanistan'ın yukarıda sözü edilen anlaşmaların geçerliliği konusunda herhangi bir şüphesi bulunmamaktadır. Bundan başka, 1932 - 1947 döneminde ve sonrasında İmia ( Kardak)  kazasına kadar bu anlaşmaların geçerliliği konusundaki tutumunu değiştirmemiştir. Aynı noktalar İtalya ve Oniki Adalar üzerindeki egemenliğinin sürdüğü dönem için de gerçektir. Diğer yandan,, sadece 1932'de değil aynı zamanda 1950'de Türkiye bölgede bir deniz sınırlamasının halihazırda var olduğunu kabul etmiştir. 1950 yılında İstanbul'da toplanan Ortadoğu Bölgesel Hava Seyir Toplantısı'nda kararlaştırılan İkinci Ortadoğu Bölgesel Hava Seyir Anlaşması bunu doğrulamaktadır. ICAO tarafından uygulanmakta olan İstanbul/Atina FIR sınır hattı, ilgili ICAO haritası ve 1953 yılında Ankara'da yayınlanan resmi Türk hava seyir haritasında görüleceği gibi, Türkiye'nin bölgedeki Batı sınırları ile aynıdır. Bu yönde bir sınırlandırma 1936 Montreux Sözleşmesi çerçevesinde 'İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi'nden geçen gemilerin seyirleri hakkındaki 1953 tarihli yıllık rapora ek resmi Türk haritasında da görülmektedir. Bütün bu haritalarda, diğer Türk ve uluslararası resmi haritalarda İmia (Kardak) Kayalıkları Yunanistan'a ait olarak görülmektedir.

1947 Paris Barış Konferansı sırasında 1932 anlaşmalarına özel bir gönderme yapılması yönünde Yunanistan'ın önerilerine ilişkin argümanlar konusuna gelince, 1947 Paris Barış Antlaşması metninde bu anlaşmalara bir gönderme yapılmaması  bu anlaşmaların geçerliliğini etkilememektedir.

Yunanistan'ın görüşüne göre; İmia (Kardak) Kayalıkları Oniki Adalar'ın adalar, adacıklar ve kayalıklar bütününün  bir parçasıdır ve 1947 Paris Barış Antlaşması'nın 14. Madde 1. Paragrafında belirtildiği gibi bitişik adacık oluşturmaktadır. Bu durum İmia üzerinde açıkça İtalyan egemenliği kuran 28 Aralık 1932 Türk - İtalyan Anlaşması'nda kesinlikle tanınmıştır. Buna ek olarak, 1923 Lozan Barış Antlaşması'na göre İmroz, Bozcaada ve Tavşan Adaları dışında sadece Türk kıyılarından üç mil içerisinde kalan adalar üzerinde Türk egemenliği elde tutulmuştur. Buna göre, Yunanistan Türkiye'nin soruna ilişkin notasında dile getirmiş olduğu uzaklık gibi,  hukuk dışı kriterleri değil sadece uluslararası hukuk tarafından verilen egemenlik haklarını tanır. Adaların hukuki rejimi açıkça kararlaştırılmış ve üzerlerinde herhangi bir hukuki şüphe yoktur. Ek olarak, yerleşik olsun olmasın, birbirinden bağımsız olarak nasıl nitelendirilirse nitelendirilsin,  tüm adalar (adacıklar, kayalık adalar, kayalıklar vd- bu terimler hukuki değil sadece coğrafi çağrışımlar içermektedirler) büyüklükleri göz önünde bulundurulmaksızın hem 1923 Lozan Barış Antlaşması hem de 1947 Paris Barış Antlaşması tarafından aynı hukuki davranışa tabi tutulmuşlardır. Bu nedenle, yukarıda dile getirildiği gibi, tüm Ege bölgesinde adaların hukuki rejimine ilişkin herhangi bir boşluk kesinlikle bulunmamaktadır.

Tarafların hukuki ve siyasi yorumlarını içeren bu nota değişimleri sonucunda Ege'de rejim kuran antlaşmaların yorumlanmasında fikir ayrılıkları içerisinde oldukları  ortaya çıkmıştır. Bu arada Avrupa Parlamentosu, 15 Şubat 1996 tarihinde almış olduğu karar ile "1923, 1932 ve 1947 antlaşmalarına uygun olarak Kardak / İmia adacıklarının Oniki Adalar grubuna dahil olduğunu" belirtmiş, "Türkiye'nin Yunanistan'ın egemenlik haklarına yönelik tehlikeli tehditlerini"  kınamış ve Türkiye'yi uluslararası antlaşmalara saygı göstermeye çağırmıştır. [159] Gerçekte Avrupa Parlamentosu'nun almış olduğu bu karar Kardak bunalımına bir anda Yunanistan - Türkiye arasında bir sorun olmaktan çıkarıp Türkiye ile Avrupa Birliği  arasında bir sorun haline getirebilecek bir nitelik kazandırmıştır. Alınan kararda Yunanistan'ın Avrupa Birliği üyesi olduğu, Ege Denizi'nde askeri gerilimin Türkiye tarafından tırmandırıldığı  ve Yunanistan'ın sınırlarının AB'nin dış sınırları olduğu vurgulandıktan sonra, AB üyelerinin, Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin düzeltilmesinde etkin rol oynamaları, Türkiye'nin AGİT çerçevesindeki yükümlülüklerine sadık olması çağrısında bulunulmuştur.  Türkiye ise, Avrupa Parlamentosu'nun  almış olduğu bu kararı Yunanistan yanlısı bir karar olarak değerlendirmiştir. 
  
 


153- Nota metinleri için bkz; A. Kurumahmut (Y. Hazırlayan), Ege'de Temel Sorun..., Ek: 20-21. 
154- Figen Akat gemisinin Kardak Kayalıklarında karaya oturması ve kurtarma çalışmaları  sırasında yaşanan olaylar gerek Türkiye ve gerekse Yunanistan'da farklı anlatılmaktadır. Örneğin; "... Sonunda, Geminin sahibi şirket ile yapılan anlaşma ile Figen Akat Matsas Star adlı şirkete ait bir Yunan romörkorünün yardımı ile kurtarıldı ve Güllük limanına çekildi", Turkish Foreign Policy and Practice As Evidenced By The Recent Turkish Claims To The Imia Rocks, http://mfa.gr/foreign/bilateral/imiaen.htm  B. Tarihi: 02/11/1999; "... Üç tane hücumbot geminin bordasına yanaştı. Yunan askeri gemiye çıktı ve tüfeğiyle tabancasıyla bize bu boşaltma işlemine 'dur' dedi. Figen Akat'ın kurtarılma işlemi durdu. Bir Yunan kurtarıcısı Figen Akat'a yanaştı ve 25 dakika içinde gemiyi bağladığı çelik halat ile kayalıklardan kurtardı. Normal şartlarda geminin bir Yunan adasına çekilmesi gerekiyordu", Kardak Krizi, http://www.softdesign.com.tr/32gun/97-98-dosya/dosya21.html , B. Tarihi: 02/ 10/1999; "... Bir Türk donatanı, kendi açısından akıllılık edip Yunan şirketiyle Türk şirketini bir araya getirerek gemisini kurtarıyor ve hangi çerçevede yürütüldüğü bilinmeyen bu kurtarma 'karasularımız' denen yerde oluyor.", Mümtaz Soysal, "Fener", Hürriyet, 2 Şubat 1996, http://www.mfa.gov.tr/grupa/ad/ade/aded/aded1/3.htm,  B. Tarihi: 20/09/1999. 
155-  Kardak kayalıklarına yapılacak müdahaleye ilişkin olarak siyasi, askeri, bürokratik kadroların birlikte yapmış olduğu toplantılardaki görüşler ve değerlendirmeler için bkz; Kardak Krizi, http://www.softdesign.com.tr/32gun/97-98-dosya/dosya21.html, B. Tarihi: 02/ 10/1999; 
156-  31 Ocak sabahında Amerika'nın yürüttüğü arabuluculuk çabaları doğrudan ABD Başkanı Clinton ile Yunanistan Başbakanı Simitis, ABD Dışişleri Bakanı W. Christopher ve yardımcısı Holbrooke ile Yunanistan Dışişleri Bakanı Pangalos, ABD Savunma Bakanı Perry ile Yunanistan Savunma Bakanı Arsenis arasında yürütülmüş, Yunanistan Milli Güvenlik Konseyi'nin özel bir toplantısında yapılan değerlendirme sonucunda yürütülen arabuluculuk çabalarının sonuç vermiş olduğu ve her iki ülkenin de aynı anda silahlı güçlerini kayalıklardan geri çekerek statüko öncesi duruma dönmeyi kabul ettiği belirtilmiştir. Bkz; Krateros Ioannou, "A Tale of Two Islets", Thesis, Atina: Hellenic Ministry of Foreign Affairs, Spring 97, Vol I, Issue 1. ; Turkish Foreign Policy and Practice As Evidenced By The Recent Turkish Claims To The Imia Rocks, http://mfa.gr/foreign/bilateral/imiaen.htm  B. Tarihi: 02/11/1999; 
157- Notanın tam metni için bkz. EK I. (A. Kurumahmut (Y. Hazırlayan), Ege'de Temel Sorun..., Ek: 20-21.'den alıntılanmıştır.) 
158- Notanın tam metni için bkz. EK II. (A. Kurumahmut (Y. Hazırlayan), Ege'de Temel Sorun..., Ek: 20-21.'den alıntılanmıştır.) 
159- "Turkish Foreign Policy and Practice as Evidenced by the Recent Turkish Claims to the Imia Rocks", http://mfa.gr/foreign/bilateral/imiaen.htm, B. Tarihi: 02/11/1999.

Okunma 6318 kez
Yorum yapmak için oturum açın

Kitap-İçindekiler

Üye Giriş

üyelik